Domenico Quirico'nun 'İslamcı enternasyonal' ve 'global cihad' hakkında düşünceleri

Domenico Quirico, Suriye'de İslamcı bir muhalifle birlikte
Domenico Quirico, Suriye'de "iç savaş" diye adlandırılan savaşı izlemek üzere bölgeye La Stampa gazetesi tarafından gönderilmiş deneyimli bir savaş muhabiri. Haziran ayında Suriye'de islamcılar tarafından Nisan ayında kaçırıldı ve 8 Eylül'de, serbest bırakıldı.
Quirico, serbest kalıp İtalya'ya döndükten sonra bu süre zarfında edindiği bilgiler ve izlenimlerin sonucunu, tecrübesi ve dünya gözlemleriyle birleştirip, Tempi'ye, uyarı mahiyetinde bir mülakat verdi. Önemli olduğu için, kısaltarak buraya alıyorum. Yazının bundan sonrası, Quirico'nun sözleri ve görüşleri...

"7. Yüzyıldaki 'Büyük Halifelik'i yeniden kurmak isteyen 'İslamcı Enternasyonal', Arap Baharı'nı ele geçirdi. Batı, 'ılımlı' İslam diye birşey olmadığını, Arap baharının sona erdiğini bilmiyor. İslamcı ve Cihadcı projenin yeni aşaması, büyük bir İslam Halifeliği kurmak. Bunun önündeki baş engel biziz (Batı). Suriye'ye, Pakistan'a, Nijerya'ya, Mısır'a, Somali'ye, Kenya'ya, Orta Afrika'ya ve diğer devletlere saldırı, aslında İslam'ın savaş ilanıdır.
Batı'ya karşı savaş ilan etmiş, askeri yapılanmaya sahip uluslararası Cihadizmin sistemli bir şekilde uyguladığı net bir siyasi projesi/hedefi var. İslamcı projenin hedefi, 7'inci Yüzyıldaki islami Hilafeti yeniden kurmak ve dünyanın askeri/siyasi fethi.
Şartlar değişti. El Kaide, hiç olmadığı kadar güçlü, çünkü yirvesini teşkil ettiği bir Hareketi yönetiyor. El Kaide'nin, Batı'ya karşı en radikal meydan okuma edimini temsil etmesi, cazibesini yükseltiyor. El Kaide'nin kolu, her Müslüman ülkeye ve Batı ülkelerinin çoğuna uzanıyor. El Kaide aramızda, özellikle Balkanlarda ve İspanya'da. İspanya, yeniden fethedilmesi gereken eski Müslüman ülkesi olarak görülüyor ve bunu açıkça söylüyor. Burada söz konusu olan, nostaljik komplo teorileri falan değil, kesin bir siyasi proje ve bu proje silahlara, savaşçılara, paraya sahip. Şu anda Suriye'ye odaklanmış bir savaş. İsalami düşünce konusunda Şam'ın özel bir önemi var.  Cihad, adım adım Halifeliği kurmak için çalışacağı kendi merkez/çekirdek ülkesinin arayışında.
Batı zayıf ve gaddar, çünkü onyıllardır temel özelliğimiz haline gelmiş korkaklığı, enerjiyle takas ediyoruz, tıpkı Libya'ya Fransız müdahalesi gibi. Etik bir şey olduğu halde harekete geçmek yerine donup kalıyoruz, ya da faydadan çok zararı olacak şekilde sert vuruyoruz: Obama'nın Suriye'yi bombarduman etmesi gibi aptalca planları hayata geçirilseydi tam da bu olacaktı. Böylece El Kaide'ye, sahip olmadığı bir şey de sunulmuş olacaktı: Hava Kuvvetleri.
Geniş bir coğrafyada yapılan bombalı saldırılar/suikastler, 'İslamcı Enternasyonal'in farklı cephelerde aynı anda savaşabildiğini, büyük bir hızla hareket edebildiğini ve yeni cepheler açabildiğini gösterdi. Batı bu olayları gözden kaçırıyor, çünkü birşey bilmiyormuş gibi yapmak, rahat. Gerçeği ve sorunun doğasını kabullensek, kesin bazı kararlar alacağız. Batı, korkaklığı kapalı/dumanlı bir zihinle karıştırdığından, midyeler gibi duvarlara tutunup, toplantıların ve televizyol salonlarının hayal dünyasında yaşıyoruz.
Hayallerden biri de, radikal İslam'ın sadece birkaç çılgın tarafından savunulduğu, sadece onların dünyada gezip çılgınlıklarını yaşadıkları yönünde. İslam"ın gerçekte toleranslı/hoşgörülü olduğunu, yenilikleri almaya hazır olduğunu düşünüyorlar, kendi gözlemlerine güveniyorlar. Müslümanların Batı "lütfu" İnternet ve Facebook kullanıyor olmalarıyla Batılılar İslam hakkındaki kendi fikirlerinin doğrulanmış olduğunu sanıp seviniyorlar. Görmek islemediğimiz şu: Hoşumuza giden Batı'yla ilişkileri olan ılımlı ve eğitimli İslam, sadece küçük bir azınlık tarafından temsil ediliyor.
Arap Baharı'nın başladığı zamanla alakası yok. Arap Baharı bugün Hilafetin yeniden tesisi için bir projeden ibaret, -ve bu da Batılı Hükümetlerin suçu, çünkü önce Arap Diktatörlüklerini desteklediler, sonra da devrimci hareket karşısında şaşırıp kaldılar, 360 derece dönmeye çalıştılar. Devrimci Hareket şimdi islami bir hareket ve kendini gizlemiyor bile. Onu demokrasi renklerine boyayan Batı idi, çünkü böylesi daha hoşuna gidiyordu. Gerçek başka, hep başkaydı.
Esad her ne olursa olsun, gelecek olan şey kadar kötü olamaz. Suriye'ye askeri saldırının her türü, siyasi bakımından akıllıca olmaz. Esad henüz tayin edici önemdeki yerleri kontrol ediyor. Suriye'ye askeri bir saldırı, durumu İslamcıların lehine çevirir.
Ilımlı İslama inanmak, siyasi açıdan doğru değil. 2011'den beri tüm Arap devrimlerini dolaşıyorum. Paris'te televizyona çıkan, alkış alan, dinleyenleri coşturmasını bilen çok sayıda İslamcı ile tanıştım. Sonra doğrudan Müslüman ülkelere gittim, oralarda dolaştım ve gördüm ki, o sevimli tartışmalar sadece vitrin/tiyatro. Gerçeği yerinde gördüm, bambaşkaydı. Aslında Bolşevizm gibi. Siz hiç ılımlı Bolşevizm gördünüz mü? Hayır. Çünkü doğası buna uygun değil. İslam da böyle. Ilımlı bir İslam olamaz, çünkü İslam totaliter bir savaş dini. Ve bunu açıkça söylemeliyiz. İslam, Muhammed'in savaşlarıyla ortaya çıktı. Savaş, İslam'ın varlığının merkezi bileşenlerinden biri. Normal bir din haline gelse, İslam değil, başka birşey olur."