21'inci yüzyılda Bile büyüklüğü hâlâ toprak büyüklüğüyle ölçen feodal zihniyetin, Fatih döneminde bir tek şehirden oluşan Venedik Cumhuriyeti'nin Osmanlı kadar güçü olduuğunu anlamasına imkan yoktur. İşte aynı nedenle, Traianus da II. Selim gibi pek üzerinde durulmayan, ama Roma İmparatorluğunun en geniş sınırlarına ulaştığı dönemin imparatorudur. Onu konu olarak seçmemizin nedeni, bugün çok konuştuğumuz ve gerçekten de önemli olan "Globalleşme" denen şeyi ilk gerçekleştiren Roma İmparatorluğu "Imperium Romanum"un en çok özenilen imparatorluk özelliklerini temsil eden en güçlü dönem sembolü İmparator olmasıdır. Roma İmparatorluğu bugüne benzer bir uygarlığın daha önce örneği olmayan bir zirvesini temsil eder. İskenderiye'de sokakların kokusu, Milano'da kadınların parfümü, Yunanistan ve Batı Anadolu'da benzersiz taş işçiliği, Romalı askerlerin renkli büyük kalkanları, Kuzeylilerin, İskoçların dövmeli vücutları, bir Romalının konuştuğu ve bildiği konulardan. Çünkü bu globalleşme, ilginç bir şekilde günümüze benziyor. Mesela, aşağıdaki haritada göreceğiniz geniş Roma İmparatorluğu sınırları dahilinde Galya (Fransa) şarabı içilip İspanyol zeytinyağı kullanılıyor. Dost yayınlarının kitapları arasında yayınlanan "Zeytin üzüm incir" kültürünü anlatan bir kitap okumuştum -gerçekten çok güzeldi. Meyva ve sebzeler değil sadece, birçok şey, imparatorluğun tamamına dağılıyor. Romalılar, bu yol ve ulaşım için, sırf bunun için özel bir dil kullanıyorlar. Ketenden tunikler ve kumaşlar Mısır'dan geliyor, henüz pamuk dünyada yaygın değil (19'uncu yüzyıldan itibaren pamuk keteni yeniyor). Globalleşmenin en önemli unsuru ulaşım öyle iyi örgütlenmiş ki, tıpkı bugün gibi, bir yerden diğerine giderken hayvan veya araba kiralıyor, gittiğiniz yerde ulaşımla ilgili birime teslim ediyorsunuz.
Traianus döneminde Roma sınırları |
TGaliba en ilginci, benim okulda en sinirime dokunan ders "Latince" okuyup yazmak, tüm Romalıların (Roma şehrinde yaşayanların) bildiği bir şey. Traianus'un M.S. 98 yılında İmparator olduğu sırada, tüm Romalıların okuma-yazma bildiklerini, aritmetik işlemleri yapabildiklerini biliyor musunuz? Sorunlar da bugüne benziyor. Mesela doğurganlık azalıyor, boşanmalar artıyor! Yolsuzluk davaları var -ki bugünü hiç aratmayacak boyutta. Harcamalarını devlete ödeten memurlar, dava çokluğu yüzünden çökmenin eşiğine gelen adalet sistemi. Mesela eşyaların yapımında bir ağaç cinsi mi moda oldu, hemen o cinsten tüm ağaçları kesiyorlar, ormanlara acımıyorlar. Sahillerin betonlaşması yok, ama taşlaşması var! Kontrolsüz sahil şehirleşmesi benzeri durumlar. Bugün gibi. Cinci Hocalar yok, onların yerine büyücü kadınlar var. Kocasının gözü dışarıda olan kadınlar bunlara başvuruyor, büyücü kadın da adamın kilden küçük bir heykelciğini yapıp onu baş aşağı bir kurşun silindire sokuyor, "büyülü" sözler söylüyor vs.
Beni özellikle ilgilendiren konu ise, tüm Roma İmparatorluğunda aynı paranın, Sesterz'in kullanılması.Augustus döneminde konan para birimleri şöyle:
Bir Aureus (Altın para), 25 Dinar (Gümüş para). Bir Aureus, 100 Sesterze (Bronz para), en çok kullanılan da Sesterze. İki farklı boyutte bakır para da var (Asse ve Semes) ama Semes'i dilenciler bile almıyor.
Trisnus, bu globalleşmenin iyi bir örneği, çünkü 88 yılında İspanya'da VII. Gemina Lejyonunun komutanıyken (Burada "Roma Rakamı" kullanmamıza dikkat! Sultan II. Selim'in adını yazarken de Roma Rakamı kullandık), bir bakıyorsunuz İmparator olmuş, Ermenistan kralıyla savaşıyor, oradan Irak'a iniyor, derken İran'a giriyor falan. O devrin koşullarında muazzam mesafeler bunlar ve Hz. İsa'nın doğumundan yüz küsür yıl sonra yaşanmış bir devir.
Roma'ya özenen çok olmuş. Bu benzersiz İmparatorluk yıkıldıktan çok sonra Türk Sultanı bile titrleri arasında Romalıların kullandığı titrlerden kullanmış. Çar titri bile "Sezar"ın bir ifade biçimi. Osmanlı İmparatorluğu da Roma İmparatorluğu'nun Doğu toprakları üzerinde kurulmuş ve Batı Roma'yı topraklarına katamadan çökmüştür. Globalleşme denen şeyin, Roma ile başlayıp başlamadığını, bir çok şeyin bugün de Roma'ya benzeyip benzemediğini düşünmeye değer.