Papa XVI. Benedictus uyarıyor: "Aynı şekilde devam etmemiz imkansız. Dönüşüm vakti geldi"

Entelektüel Papa Banedictus ile geçen yıl Peter Seewald tarafından yapılan uzun bir sohbetin kitaplaştırılmış hali, geçen yıl yayımlanıp üç baskı yapmıştı. Papa'nın sözleri, oldukça önemli, çünkü 1.2 milyar insanın manevi lideri olmanın ötesinde saygın bir kişi ve söyledikleri bilinmeyen şeyler değil -sohbetin ürkütücü olan yanı burada.
(Bkz.: Benedikt XVI, "Licht der Welt" 2010)
Papa'nın işaret ettiği konuların başında, kilisenin (ve dinlerin krizi) değil, Batılı toplumların krizi geliyor.
Soru şu:
"Batıda Hristiyanlık toplumu şekillendiren gücünü kaybederse, onun yerini kim veya ne alacak?"
"Din ötesi/sonrası" sivil bir toplumun, dini imgelere bile izin vermemesi nasıl bir sonuç doğurabilir?
Kitabın önsözünde Peter Seewald, her çağda Tanrı'nın öldüğünü ilan eden eğilimlerin ortaya çıktığını, böyle akımların -aşırı derecede- rasyonel gerçekçiliğe kapıldıklarını ve elle tutulur şeylere inandıklarını yazıyor ve örnek olarak da Tanrı'nın emirlerini almak için dağa çıkan Hz. Musa'yı bekleyen Yahudilerin altın buzağıya tapmalarını gösteriyor.
Tanrı'dan uzaklaşan bir toplum nereye gider? Kitapta tartışılan konulardan biri de bu.
Papa, henüz bir Kardinal iken, bu konularda uyarılarda bulunmuştu ve özellikle "Mülkiyet tutkunu toplum"un ortalama/vasat statükoculuğunu (küçük burjuvalığını) eleştirmişti.
Bu kitapta Papa, adım adım yokedilmekte olan 'Yaradılış' (yani hani bazılarının 'Yaradandan ötürü sevdiği' ama üzerine atom reaktörü dikmeye kalktığı 'yaradılış') için yeni bir duyarlılık geliştirmek gerektiğinden bahsediyor...
Yeni sistem insanı, daha çok umut ediyor, ama inanmıyor -inanmaya cesareti yok. İnanmayı bir tür avamlık, küçüklük sayıyor...
Umut etmek, inanmanın yerini alıyor...
Papa, sonuç olarak dünyaya bir çağrıda bulunarak, "Bu şekilde devam edemeyiz" diyor, insanların bir dönüm noktasının eşiğinde bulunduklarını söylüyor. "Artık kendine gelmenin vakti geldi" diyen Papa, "Dönüşümün vaktidir" sözüyle, insanlığın, girdiği bu yoldan artık dönmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Bu konuda başkaları da bu sözleri söylüyor. Peki Papa'nın onlardan farkı ne?
İşte bu çok önemli...
Papa XVI. Benedictus, çözülmesi zorunlu çok fazla sayıda sorunun bulunduğunu, ama bunların çözülebilmesi için Tanrı'nın, toplum tasavvurunda yeniden merkeze oturması gerektiğini söylüyor...
Pozitivizm ve rasyonelcilikte bilim adamlarını bile sollayan dincilerin sömürdüğü ve sadece kutsal kitapların sayfalarında yaşar saydıkları cansız/teorik Tanrı değil... yaşayan Tanrı'nın yeniden görünür kılınması gerektiğinden bahsediyor...
Bunun nasıl olacağını konuşmak gerek...  
Herşeyden önemlisi, dinciliği iyi anlayıp dışlayan yeni bir bir din/inanç anlayışının toplum tarafından benimsenmesi için -bugünün rasyonel şartlarında- 'İnanç'la 'Umut'un farkını ve inancın neden farklı bir kalite teşkil ettiğini ve neden önemli olduğunu, -mecburen- bilimi falan da kullanarak göstermek gerekiyor.
Bugünün insanı Tanrı'dan daha çok bilime inanıyor malesef ve onlara inanç konularını anlatmak için bile "bilimsel" rasyonel makale yazmak gerekiyor. Şimdi böyle. Ama inancın önemi ve işlevi daha iyi anlaşıldıkça, konuya "bilimsel" (ve "makalesel!") yaklaşmak zorunluluğu da ortadan kalkacaktır kuşkusuz. Hızlı bir süreçten geçiyoruz. Eskiden yüzyıllar içinde olanlar, şimdi onyıllar içinde hatta birkaç yıl içinde oluyor/yaşanıyor. Biz buna, 'Zaman yoğunlaşması' diyoruz. Zirvesini 2012 yılı sonrası yaşayacağımızı düşündüğüm bu dönem, giderek sakinleşen ve rayına oturan, zamanın daha yavaşladığı ve insanların daha huzurlu yaşadığı bir döneme doğru devrilip evrilecek gibi görünüyor.