Suriye’de yeniden inşa dönemi başlamadan, muhtemelen güç mücadeleleri yaşanacak, ama esas itibarıyla yeni statüko, Çin’le uğraşacağını söyleyip duran Trump işbaşı yapmadan kuruldu. Yeni ABD Başkanının, Doğuya odaklanmak karşılığında Rusya’nın elini Avrupa’da rahatlatıp rahatlatmayacağını göreceğiz.
“Hint-Pasifik” denince elbette herkes “önce Çin” diyecektir. Çin, yeni dönemin bölgedeki en siyasi ve ekonomik gücü, ama -sistemin diliyle konuşacak olursak- gittikçe yavaşlıyor (ekonomide büyüme oranı yüzde 4.5’a düştü). Günümüzde, başta Hindistan olmak üzere, Vietnam, Filipinler ve Endonezya, Asya'nın ekonomide büyüme motorları (Hindistan’ın büyüme oranı yüzde 7.2). Ancak bu ülkeler, yükselen Çin refahı “sayesinde” hızla büyüyorlar. Konu, klasik kapitalizmin işlemesiyle ilgili: Çin’de işgücü pahalı, Vietnamlılar daha ucuza çalışıyorlar ve eğitim seviyeleri de yüksek. O halde dünyanın bir numaralı smartphone üreticisi Güney Koreli Samsung firması, telefonlarını artık Çin’de değil, Vietnam’da yaptırıyor. Çok sayıda büyük Avrupa firması da Samsung örneğini izliyor. Çin, Hint-Pasifik bölgesindeki tüm ekonominin yarısına denk gelse de, sözkonusu ülkeler Çin’den bağımsız hareket edebilecek aşamaya yakın görünüyorlar. Ama buna rağmen Çin’in etkisi her yerde görünür vaziyette ve sadece ekonomide değil, kültürde de, günlük yaşamda da mevcut.
Apple firması 2015’den itibaren, Çin’de değil Vietnam’da ve günümüde bu ülkedeki 35 firmayla çalışıyor. Vietnam, bölgenin yeni bağımsız aktörü olmaya aday. Vietnam, Hindistan, Filipinler, Endonezya ve Tayland, AB ile nihayet serbest ticaret anlaşması imzalarlarsa, olayın rengi daha da değişecek. Şimdilik kimse adından bahsetmese de, Güney-Asya’nın en büyük ekonomisinin, dünyanın en büyük palmiye yağı üreticisi Endonezya olduğunu belirtelim. Bölgemizde petrol ekonomisinden kurtulmaya çalışan ve geleceğe yönelik devrim gibi projeleri olan Suudi Arabistan gibi Endonezya da yükselen Müslüman ülkelerden.
Neoliberalizmin çok önem verdiği globalleşmenin yerini yerel ekonomik etki bölgelerin alması, 21’inci Yüzyılın -nasıl- çok kutuplu bir Dünya haline geleceğinin de işaretlerini sunuyor. Mesela Rusya’ya uygulanan Batılı ekonomik yaptırımlar beklendiği ölçüde etkili olamıyor, zira Rusya kendi ekonomik habitatını oluşturup, doğal gazını Batıya değil Doğuya satıyor. Hint-Pasifik’de herkes Çin’e bakarken, Hindistan ve Vietnam gibi ülkeler yükseliyor. Geçmişe çakılıp kalmamak gerek…