İklimsel bozulmaları durdurmak ve radikal değişim


Küresel Isınmanın Dünyayı nasıl etkilediği ve yaşam koşullarını nasıl zorlaştırdığı her yıl biraz daha netleşiyor. Bu yıl da sıcaklar, anormal bir hal aldı ve sağlı tehdit eder hale geldi. Yunanistan ve Çanakkale yangınları, doğrudan yerleşim birimlerine de indi ve yangına ormanda yakalanan insanlar yanarak öldüler. Takip ettiğim bilim dergilerinden “Spektrum”da, mevsimlerin yavaş yavaş çığrından çıkma eğilimleri ve yaşanan anormalliklerin, ekosistemdeki, tarımdaki, insan sağlığı üzerindeki etkilerini anlatan kapsamlı bir makale vardı. Avrupa’da bahar, artık Ocak ayında başlıyor. Buna göre bir çok yerde çiçekler erken açıyor, kuşlar farklı zamanlarda yumurtluyor ve yaşam zincirinde gözlemlenen gelişmeler de çok daha tehlikeli değişimlere gebe.

Bilimciler bozulmanın ne zaman başladığı konusunda farklı fikirlere sahipler ama büyük bir hız kazanmasının 1992’de başladığını söyleyenler var. Bazıları, iklimlerdeki bozunmanın son sürat ilerlemesini 2001’de başlatıyor, bazıları da 2011 yılını esas alıyor. Mesela orta Avrupa’da “Bahar öncesi” diye sınıflandırılan dönem her zaman 10 Şubat’da başlarken, Almanya’da 2023’de 16 Ocak’da başladı. Japonya’da Kiraz Çiçeklerinin açılışı bin yıldır çok özel bir zaman sayılıyor ve Kiraz Çiçeği Bayramı 712 yılından beri kutlanıyor. 20’inci Yüzyılın başından beri Kiraz çiçekleri giderek daha erken açıyorlar ve bu da endüstrileşme ile başlayan hava kirlenmesi ile ilgili.

Florida Üniversitesi’nden Jeremy Cohen, iklim değişikliğinin en çok küçük hayvanları etkilediğini yazıyor. Bu konuda tüm Dünyada 127 yeni bilimsel araştırma yapıldığını öğreniyoruz. 1950’den beri kuşlar yumurtalarını her on yılda bir 2.8 gün daha erken yumurtluyorlar. Bu süre deniz kuşlarında 9.1 gün, böceklerde 2.2 gün.

Konu giderek ciddileşiyor. Beslenme zincirlerinin bozulma tehlikesi en önemlisi. Bu konu bir karışırsa, yeni dengeler oluşana kadar kaç tür yok olur, İnsanlar buna nasıl uyum sağlar, hangi yeni hastalıklar ortaya çıkar, Tanrı bilir.

Kâr uğruna sürekli birşeyler üretmek, üstelik bunu kitlesel bir şekilde yapmak ihtiyacı duyan ekonomik sistemin ve ona can veren çalışma sisteminin, insanların kendilerinin/başkalarının değerini mülkiyet üzerinden ölçmeye devam ettikleri zihniyeti terketmemeleri halinde, birkaç geçici önlem ile durumu tersine çevirmeleri ihtimali şimdilik görünmüyor; ayrıca “en ileri siyasi sistem” sayılan demokrasinin bu konularda hiç bir işe yaramadığı da anlaşıldı. Sadece bu durum bile, bilinçaltlarında demokrasilere karşı işliyor.

Pandemi sırasında fabrikalar kapanıp otomobiller ve uçaklar işlemeyince iklimlerde belirgin bir düzelme farkedildi. O halde ilk elden yapılması gereken, fosil kaynaklı yakıtların kullanımını durdurmak ve bu konuda sahici bir devrim gerekiyor. Bu alanda önemli olacak konu, 2020 sonrasının yeni Postkapitalist Çağ’ında “birey” odaklı, “Yeryüzü benim çiftliğimdir” anlayışının aşılması bir zorunluluk gibi duruyor. “Ben” yerine “Biz” anlayışının yükselişi, kâr/madde odaklı değer sisteminin değişmesi gerekiyor. Doğada yaşam zincirlerinin kopmadan devam edebilmesi ve kendince değişime uyum sağlayabilmesi için, “el değmemiş doğal alanlar”ın genişlemesine izin verilmesi ve böyle eğilimlerin desteklenmesi gerekiyor. Yani bir gelecekten bahsedebilmek için, değil ağaç kesmek, belli bölgeleri el değmemiş doğal alanlar haline getirmek amacıyla insanların girişine kapatmak önem kazanıyor.

Yeter ki İnsanlar kendi soylarının geleceğini düşünerek doğru adımlar atsınlar ve daha mütevazi, daha az çalışılan ve betonu azaltılmış daha yeşil bir Dünyada yaşamaya karar versinler, mutlaka bir çok konuda düzelme olacaktır ve İnsan soyu da yeni tür uygarlıklarla varlığını sürdürecektir. Ama bunun için yönetimsel köklü değişikliklerin yanı sıra, deli gibi üretip tüketen kapitalist ekonomiye ve iklimleri mahveden fosil yakıtlara “Dur” denmesi şart.