Avrupa ülkelerinde, hatta Japonya, Hindistan ve Çin gibi yeni Dünya devlerinde "tarih"den bahsedildiğinde konu daima II. Dünya Savaşıdır. Avrupa,II. Dünya Savaşı'ndan sonra Dünya liderliğini ABD'ye kaptırmıştır ve Dünya hegemonyası iddiaları sona ermiştir. Japonya'nın yeni tarihi, Hiroşima ve Nagazaki ile başlar, Çin 1949'da, Japon emperyalizminin ülkeden çekilmesinden sonra bir iç savaşın galibi Mao tarafından yeniden kurulmuştur, aynı şey, İngilizleri ülkeden çekilmeye zorlayan Gandi için söz konusudur. Bütün bu gelişmeler II. Dünya Savaşı sonrası yaşanmıştır ama Türkiye'de resmî "Başlangıç", 1915'de Çanakkale Savaşı sayılır. Orada dikkat çeken Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni I. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan ve kazanılan bir bağımsızlık ve iç savaş sonucu kurmuştur. Dünyanın büyük ülkelerinin hepsinde II. Dünya Savaşı hakkında kütüphaneler dolusu yazılı eser vardır, birçok beylik film hâlâ gösterilir, Türkiye'de kütüphaneler dolusu yazılı materyal, I. Dünya Savaşı hakkındadır, - bu yüzden, Türkiye'de "Cihan Harbi" diye adlandırılan I. Dünya Savaşı'nın sonunun 100'üncü yıldönümü önemlidir; şimdi çok daha önemlidier, çünkü Türkiye adeta Atatürk'ün hayata dönüşünü yaşıyor. Kamuoyu soruşturmalarında halkın yüzde 60'ının kendini "Atatürkçü" olarak tanımladığı bir atmosferde Atatürk'ün gerçek muhalefet lideri haline geldiğini söylemek bile mümkün...
Bu kadar "kendine özel" bir yer olan Türkiye'de takılıp kalınan I. Dünya Savaşı ve sonrasına geçişin sembol şahsiyeti Atatürk konuşulurken, savaşın kuzey Fransa'daki Compiègne şehrinde imzalanan bir ateşkes anlaşmasıyla sona erişi anlamlı bir törenle kutlandı. Törene Türkiye Cumhurbaşkanı, Rusya Cumhurbaşkanı, ABD Başkanı da dahil olmak üzere 70 Başbakan ve Cumhurbaşkanı davet edildi. Dünyanın bu ilk endüstriyel global savaşına 40 ülke katılmıştı. Alman Şansölyesi Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, iki Dünya Savaşında birbirine karşı savaşmış iki ülkenin eski düşmanlıkları aşıp ne kadar yakınlaşabileceğini -ılımlı ve faşizm türleri pazarına yeniden nur yağdığı bir zamanda yeniden gösterdiler, hem de bu iki ülkede hortlayan faşist eğilimlerin politikacılara suikast planlamaya kalkacak kadar ileri gittikleri bir aşamada...
O zaman malup olan Almanya, ateşkes anlaşmasını Compiègne'de bir tren vagonunda imzalamıştı. 1940 yılında Fransa'nın yarısını işgal eden Hitler, bu vagonu müzeden çıkarttırıp, Fransa'nın teslimi anlaşmasını Fransızlara bu vagonda imzalattı. Böyle şeyleri Türkiye yaşamadı ve II. Dünya Savaşı burada, "İnönü bize süpürge tohumu yedirtti" sözleriyle, İnönü'nün "Sizi aç bıraktım ama babasız bırakmadım" yanıtı arasındaki, kökeni gene I. Dünya Savaşı olan kutuplaşma malzemesi olarak yaşandı ve Türkiye, ne I. Ne de II. Dünya Savaşı ile hesaplaşabildi...
Merkel ve Macron, o vagona 11 Aralık 2018 günü yeniden girdiler, ama daha önce iki kere yaşandığı gibi karşı karşıya değil yanyana oturdular ve el ele tutuştular. Bu jest, tekrarlanmış oldu. Daha önce Alman Şansölyesi Helmut Kohl ve Fransız Cumhurbaşkanı François Mitterand, I. Dünya Savaşı'nın en önemli cephesi Verdun'da bu jesti başlatmışlardı...
İstanbul'da, 11 Kasım günü sabahı Topkapı Şehitliğinde şehitler anısına Kur'an okunarak başlanan 100'üncü yıl töreni, daha sonra Şişli'deki Fransız şehitliğinde devam edildi. Bu savaşta ölüp İstanbul'da gömülen askerler, önce bir papazın vaazıyla, sonra bir imamın Kur'an okumasıyla Fransız şehitliğinde anıldı. Alman Büyükelçiliğinin Tarabya'daki yerleşkesindeki ormanın eteğinde yer alan 677 Alman şehidin istirahat ettiği Alman Şehitliği ise bu özel günde I. Dünya Savaşı'nın sona erişinin 100'üncü yılı anma törenine önce Alman Büyükelçisi Martin Erdmann'ın konuşmasıyla ve bir Hristiyan Dinkadınının vaazıyla başladı. Tören gerçekten çok dokunaklıydı. Türk ordusunu temsilen saygı duruşunda bulunan on kadar asker ve subay da şehitlikteydi. Önce Fransa ve Almanya'nın birlikteliklerini gösteren iki bayraklı tek çelenk kondu, onu, bir İngiliz subayının koyduğu çelenk ve Türk subayının koyduğu çelenk izledi. İlginç olan, eski Avusturya-Macaristan tebası Çek Cumhuriyeti'nden bir diplomatın da sivil kıyafetiyle çelenk koymasıydı. Günün en sembolik olayı ise, Almanya Büyükelçisi Martin Erdmann ile Charles Fries'in el ele tutuşmasıydı. Şehitlerin önünde yaklaşık altmış kişinin bir dakikalık saygı duruşu sırasında sanki bütün doğa sustu, Türk askerleri saygı duruşunda heykel gibiydiler, komutanları da kılıcını çekip saygıyla yere indirdi. Bu sırada, orada saygı duruşunda bulunan siviller arasından bir kadın düşüp bayıldı. Bereket sadece heyecandandı...
Aynı gün yapılan bu üç önemli tören Türk basınında az sayıda gazetede bir iki satır dışında yer bulamadı, ama özellikle Türkiye için çok önemliydi. Savaşın yüz yıl sonra bir kez daha bittiği, artık geleceğe bakmak gerektiği hiç bu kadar iyi anlatılamazdı. Dünyanın yeniden kurulmakta olduğu günümüzde eski düşmanlıkları dostluklara çevirmenin ne kadar önemli olduğu bir kez daha gösterilmiş oldu...