İyi anlamda "Tek Adam" sözcüğünün mucidi, eski Komünist, İttihatçı ve sonradan Kemalist Şevket Süreyya Aydemir'dir. Profilden Jean Gabin'in Türk versiyonuna benzeyen bu sıkı adamın üç ciltlik Atatürk biyografisi "Tek Adam"ı, galiba ortaokula giderken okumuştum. Yeşil kabakarton kapaklı güzel kokulu Remzi Kitabevi ürünü bu ciltlerlerin sayfalarını çakıyla açmak da uzun bir işti, zira kalın kitaplardır kendileri.
"Tek Adam"ın bir terim olarak siyasete dönüşünü kutlayamıyoruz, çünkü iyi anlamda kullanılmıyor. Önce Putin'i ifade eden bir sıfattı, sonra aşırı politize Türkiye semalarında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve başkanlık sistemini anlatan bir siyasi terime dönüştü. Şablona uysa da uymasa da, Trump için kullanmak isteyenler de var. Ama günümüzde bu terimin en taze ifadesi, Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping. Tabii sıfatı bu kadarcık değil. Xi, aynı zamanda ÇKP başkanı ve en önemlisi Merkezî Askeri Kurul'un da başkanı ve 1954'den beri kullanılmayan yeni sıfatıyla "Başkomutan". Xi, daha bir çok şeyin başı ama bunlar o kadar çok ki, çetelesini tutmak bile zor. Konu sadece bu da değil elbette. Asıl mesele, bugünün politikacılarında vücut bulmaya yatkın "Tek Adamlık". Üstelik, "Yeni nesil keyfî krallık" eğiliminin had safhadaki seyri, onun pratiğe geçirilme şansının da hayli yüksek olduğunu gösteriyor. Oysa kollektif yönetim, bir zamanlar Çin'de de kendince işleyen bir anlayışın adıydı ve Dünyanın bu tarafında en makul sistem içi modeline "Demokrasi" dendiği ve adının kısmen de olsa hakkının verildiğini henüz unutmuş değiliz. Çin’in küçük dev adamı Deng Xiaoping de 1980 yılında yaptığı bir konuşmada, “iktidar gücünün bir yerde aşırı yoğunlaşması, kollektif iktidarın aleyhine gelişerek bireylerin keyfi iktidarına neden oluyor” demişti. Bu sözleriyle ad vermeden Mao'nun "Tek Adam"lığını kasdettiğini herkes biliyordu. Çin şimdi bu kollektif yönetim dönemini Xi Jiping ile kapatıyor. Şu 2012 yılı sahiden bir dönüşüm başlangıcı. O yılın sonbaharında 18. Parti Kongresinde Xi Başkan seçilmişti ve 64 yaşındaki bu adam, Çin'in çokpartisiz ama çok fraksiyonlu özgün kollektif yönetiminde 20 yıldır söz sahibi Jiang Zemin'in "Şanghay Fraksiyonu"nu ve Hu Jintao'nun "Komünist Gençlik Birliği"ni tamam etkisizleştirdi.
Garip bir tek adamlar devri yaşıyoruz. Putin ve Erdoğan malumunuz, sonra şaka gibi bir Trump geldi, şimdi Çin de bu acaip akıma katılıyor. Cumhurbaşkanı, kendi kendini, Mao ve Deng'den sonra “Çin’in en önemli şahsiyeti ilan etti!..
Tek Adamlar, bildik bir metod uygulayıp, aslında n'oolduklarını göstermeden önce "iyi adam"cılık oynuyorlar. 2012 öncesinde yolsuz bir çıkar şebekesine dönüşmüş, prestijini önemli ölçüde yitirmiş ÇKP'yi ve devleti yolsuzluktan temizleyen Xi de önce Çin'in sevilen "iyi" adamı oldu, sonra bu "iyiliği"ne dayanarak, kendinden olmayanları teker teker eledi. Birbuçuk milyona yakın partili, müfettiş kurulları tarafından yolsuzluk gerekçesiyle soruşturuldu, bir kısmı suçlanıp cezalandırıldı, hatta bazıları asıldı. Cezalandırılanlar arasında bakanlar bile vardı. İşte bu "iyilik", ÇKP içindeki muhalif fraksiyonları muma çevirdi. Çekirdekten yetişme iktidar adamı Xi, Dünyadaki diğer benzerleri gibi iktidar gücünü kendi çıkarına kullanmayı iyi biliyordu, babası da ülkenin en üst yönetici kadrosundan, 1949'da Mao ile birlikte Çin Halk Cumhuriyeti'ni kuranlardandı.
Xi Jinping, Çin elitinin "Sovyetler Birliği gibi çökeceğiz" korkusunu gidermişe benziyor ve daha hegemonyacı bir çizgi izleyeceğinin sinyallerini veriyor ve bu haliyle çok uzun süre iktidarda kalacağa benziyor. Onun döneminde Çin ABD'yi ekonomi alanında geçti, askeri alanda geçmesine henüz imkan yok, ama Xi Jinping ülkeyi "dünyanın bir numarası" yapmaya kararlı görünüyor. Sistemin yapısal krizi derinleştikçe Tek Adam'lık yayılır mı, göreceğiz. Ama dünyanın ilk Orwell devletini kurmaya aday Xi Jinping'den daha çok sözedileceği kesin!