21 Aralık Senkronu ve zamanın yoğunlaşması üzerine

Geçtiğimiz günlerde Türkçe gazatelerden birinde, "Hz. İsa'nın doğum tarihi değişti. Son bulgulara göre şimdi 2019 yılında yaşıyor olabiliriz" gibi bir haber okudum. Peygamber'in farklı bir tarihte doğduğu söylenmiş -ki kesinlikle yeni birşey değildir- böylece güya 2012 yılında yaşıyor olmaktan kurtulmuşuz! Sanki Maya'lar, takvimlerini Hz. İsa'nın doğumuna göre hesaplamışlar ve "Kıyamet 2012'de" demişler gibi! Böyle çocukça şeyler, Maya takvimi Tzolkin'in hesapladığı Güneş Lekeleri takviminin (ve daha bir dizi -henüz bilinmeyen- Güneş sisteminin) takviminin nasıl bu kadar kesin hesaplanabilmiş olduğu sorusunu ortadan kaldırmıyor. Tzolkin takvimi, tamamen kendine özgü bir şeydir, hatta kendine özgü bir sayı sistemi ve matematiği vardır. Yani Maya'ların "Üç Ahau dört Kankin" diye ifade ettiği tarihin (13.0.0.0.0), başka takvimlerde 2012 veya 2019 sayıları ile ifade edilmesi, Mayaları bağlamaz. Bu absürdlükten burada bahsetmemizin asıl nedeni, takvimden ziyade çok daha önemli bir faktöre dikkat çekmek: Korku faktörü...
"Aralığın 21'inde Kıyamet mi kopacak?" diye soranlara verilecek en doğru yanıt, "Kıyamet'ten ne anladığınıza bağlı" gibi birşey olabilir. Maya'lara göre bu tarih, İnsanoğlunun/insankızının yepyeni bir evrimsel maceraya atıldığı sembolik 'Doğal Devrim'in tarihidir. Maya'lara bakacak olursak bu tarih, insanın Neandertaler'den Homo Sapiens'e geçişi kadar önemli bir nitel kalite içeriyor. 21 Aralıkta Güneş'deki aktiviteler, Evrenin Merkezi'nden gelen ışınlar ve onun etkisiyle Güneş sistemindeki gezegenler konstelasyonuyla tetiklenecek -çeşitli biçimlerdeki- (Enerjik?) yoğunluk, önümüzdeki yıllarda bir dizi çok önemli değişikliğin de startını verebilir. Peki bu "yoğunluk" nedir, nasıl birşeydir?
Konuya bu kadar eğilmemizin nedeni, bugünün "Modern uygarlık"ının matematiğinden/takviminden çok daha kesin ve rafine bir sistemi bin yıl önce kullanmaya başlamış Maya uygarlığının hesabıdır. Bugünün biliminin de reddetmeyip kabul ettiği üzere, 26.000 yılda bir yaşanan bir gök olayıyla karşı karşıyayız. Yani "her yıl" yaşanan cinsten bir şey kesinlikle değil.

Burada José Argüelles'in tahminlerinden de yola çıkarak "zamanın yoğunlaşması" konusuna ve 21 Aralık sonrası yaşanması beklenen zaman kaliyesine yeniden bir göz atmanın ilginç olabileceğini düşünüyoruz.
Maya takvimi Tzolkin'e göre 21 Aralık 2012'deki 'Büyük Senkron' startından önceki son aşamaların peryotları oldukça kesin hesaplanmıştır. Bu tarihlerden ilki, 13'üncü son Baktun'un başladığı 1627 yılıdır. Bu tarihten sonra, 1697'de Maya'ların yaşadığı Orta Amerika'da, gündüzün tamamen geceye döndüğü bir güneş tutulması yaşanmıştır. Bu tarih José Argüelles tarafından, "Materyalist çağın başlangıcı", "şeytani kapitalizmin başlangıcı" sayılıyor! Bu dönemle ilgili çok ilginç hikayeler var. Daha sonra burada anlatabiliriz. Ama kısaca: "Kızılderililer Beyaz adamı Tanrı sandı" gibi bir hikayeyi mutlaka duymuşsunuzdur. Bu bir yarım gerçektir ama Argüelles'e göre kızılderili katili "şeytan Cortez"in Amerika'ya gelişi ve vahşeti de bu döneme (daha önceye, 1521) rastlar. Son peryotun 1992'de, en sonuncusunun da 2007'de başladığını Maya'lardan biliyoruz. Sıklaşan bu tarihler, yoğunlaşan etkilerin farklı boyutlarını ifade eder. Zamanın yoğunlaşmasını inceleyen ayrı bir kitap da biliyorum. Orada, çok detaylı zaman çizelgeleri ve etkiler/olaylar yer alır. Elbette Türkiye açısından değerlendirilmeyi bekliyor (belki bir başka yazıda).
26.000 yıllık döngünün, Güneş Sistemi'mizin Hunab Ku (Evrenin Merkezi) etrafındaki bir turuna tekabül ettiğini geçen yazımızda belirtmiştik. Bu arada ilginç birşey oldu ve NASA evrende, çok büyük bir Kara Delik keşfetti. Güneş'in kütlesinin bilmemkaç milyar misli büyük olduğu söylenen bu Kara Deliğin kütlesi, tüm evrenin yüzde 14'ü kadar, -öyle olduğu sanılıyor. Yani eskilerin deyimiyle "İşaretler çoğaldı!" Ama bu işaretler elbette bir "Son" ile ilgili değil, çünkü Evrende bir son yok! Sadece "değişim", "hareket" ve "radikal değişim"ler var. Varolan hiçbirşey ama hiçbirşey yok olmuyor, sadece şekil değiştiriyor. Doğu'nun birçok mistik öğretisinde de yer alan bu tasavvurun Maya'lara da yabancı olmaması sevindirici. Maya'ların bildiği ve bilimin yeni yeni tartıştığı önemli konulardan biri, eski öğretilerin kısaca "Manevi dünya" veya "Ruhsal/mental alan" dediği farklı boyutların varlığı konusu. Algıladığımız maddi dünyanın yanında, madden algılayamadığımız çok sayıda paralel evrenin olduğu, uzun zamandır konuşulan bir şeydi. Maya'lar da çok boyutlu bir gerçekten bahseder. Şimdi yukarıda sözünü ettiğimiz yoğunluk, bu farklı boyutların birlikte kritik bir ölçüyü aşabileceği yüksek konsantrasyonlu bir yoğunlukla ilgili. Hem zaman hızlanıp kısa zaman aralıklarında eskisinden çok daha fazla önemli şey oluyor, hem de bunların ardındaki manevi alan yoğunlaşıyor, zaten maddi dünyada olanlar da manevi dünyanın bir ifadesi. Bu yoğunlaşmayı, gezegenlerin gökteki özel konstelasyonunun ve onu Hunab Ku'dan Dünya'ya/Güneş'e/Güneş sistemine hönderilen GRB Işınlarının sağladığı, 2008'den beri biliniyor.
Argüelles bu noktada, İnsan bedeninin, sonsuz ruhlar aleminin maddeye batmış (bedenlenmiş) hali olduğunun altını çiziyor ve Maya'lar tarafından da tarif edilmiş olan "Işık Bedeni"nden bahsediyor. Mistik konularla ilgilenenlerin hatırlayacağı üzere, her bedenin bir de Işık Bedeni olduğu söylenir ve buna (kısmen) Aura falan da denir. İnsanın ruhuyla ilgili Işık Beden, bedeni kaplar ve hayatın da ifadesi sayılır. Maya kültürünü ve takvimini çok iyi tanıyan Argüelles, İnsanın 2012 dönemindeki değişimini, bu Işık Beden üzerinden anlatmayı deniyor. Maya'ların Güneş Kültü konusundan yola çıkarak, "Ateşten yaratılmış olanlar"ın yeniden görevlendirileceğinden bahsediyor. Bunun anlamı, GRB ışınlarının Güneş aktivitelerini garip bir şekilde artırması ve anlaşıldığı kadarıyla bu aktivitelerin dünyadaki hayata -belki elektromanyetik alan üzerinden- bilinmeyen bir şekilde etkimesi olabilir. Nitekim Maya'lar, bunu sembolize eden bir olaydan bahsediyorlar. Kısacası, 26.000 yıl önce yaşanan, başka bir boyutta yeniden yaşanacağından, o zamanlar, "Ahau Kines"in, yani "Güneşin muktedir sakinleri"nin, Dünya'yı yeniden tohumlaması gibi bir durumdan bahsediyor Argüelles. Maya'lardan alınma bu ifade biçiminden, DNA'nın bile etkilenebileceği mental/ruhsal bir değişikliğin ifade edildiği söylenebilir. Argüelles, bu yenilik işlemini -astral alandan etkiyerek- gerçekleştirecek olanlara, Maya dilinde "Ah Kines" dendiğini söylüyor, yani "Işığın savaşçı hizmetkarları". Bunlar, fiziksel beden değiller, Işık Beden olarak tasvir ediliyorlar. Bütün bunların -reel anlamda- ne demek olduğunu bilmiyoruz! Tek bildiğimiz, Maya'ların ifadesine dayanarak tahminen, atmosferdeki İyonosfer, Lunar galaktik proton katmanı ile ilgili olabilecekleri.
Bu etkilerin birlikte gerçekleştireceği değişim ise, önce astral boyutta yaşanacağından, maddi boyutta belki sadece yüksek sıkıntı, yüksek sevinç, depresyon ve büyük mutluluk gibi duygusal dalgalanmalar/patlamalar şeklinde hissedilebilir önce. Ama astral boyutun etkilerinin, maddi boyuta da yansıyacağı açıktır. Bunların ne demek olduğunu, bekleyip göreceğiz...
Tam da bu noktada, ayrımcılıkların her türlüsünü bir kenara bırakıp, insan olmanın ortak paydasında barış içinde buluşmanın önemi ortaya çıkıyor. İnsanların üzerindeki büyük etkiye kimin nasıl tepki vereceğini düşünmeden önce, iyi duygulara ve dayanışmaya sadık kalmakta kararlı olmak, bize yepyeni bir kapı açabilir. Bu kapıyla açılan döneme ben, "Tarih Sonrası" diyorum.
Argüelles, kendince anlattığı astral boyuttan yola çıkarak, insanların beden ötesi yeni bir eşzamanlılık kazanacağını söylüyor. İnternette benzeri bir eşzamanlılık, son on yıl içinde oluştu zaten. Ama şimdi ona ek olarak, yeni bir mutluluk hali de devreye girebilir. Galiba sadece Gregoryen takviminin sonu değil, tarihin de defterinin kapanıp yeni bir defterin ilk sayfasının açılacağı yepyeni bir durumla karşı karşıya kalabileceğiz! Ama bunların hepsinin bir anda yaşanması küçük bir ihtimal. -Çeşitli şekillerde birkaç yıla yayılabilecek bir olaylar dizisi, daha olası gibi...