Para ve güven krizine doğru mu?

Avrupa'da paranın ne olduğu tartışılmaya başlandı...
2008 yılından beri ekonomik krizle yatıp kalkan dünyada, tüm korkulara ve kötü beklentilere rağmen ekonominin bir şekilde yürümesi, bazı önemli konuların sorgulanmasını geciktirmiyor. Tam tersine, herşey işlerken bazı önemli bozuklukların iyice anlaşılıp sorgulanması ve çökmeden önlemler alınarak değiştirilmesi, herkes için en doğru ve tehlikesiz yol. Bu bağlamda tartışılan 'Ekonomik Kriz'de varılan yeni nokta oldukça önemli.
Şimdi giderek sorgulanan konu, Türkiye'de henüz kimsenin aklından geçirmediği ama geçirmek zorunda kalacağı konu: Para nedir?!..

Ekonomik krizle birlikte önce bankalar acımasızca eleştirildi Avrupa'da ve Amerika'da.
Türkiye'deki bankalar 11 Eylül 2001 öncesi kriziyle güçlendirilmiş olduklarından, tartışma Türkiye'de asla bankaları sorgulamak noktasına gelmedi.
Batı'da tek tek bankaların politikaları değil bankalar sistemi ve bir kurum olarak 'Banka' sorgulandı.
Krizin ikinci aşamasında bankaların borçları devletler tarafından devralınınca, bankaların para basma olayı sorgulandı. Böyle konular Türkiye'de asla cidden tartışılmadığından kısaca hatırlatalım:
Mesela Avrupa Merkez Bankası (AMB) bir milli bankaya bir Avroluk maddi para desteği sağlasa (yani menşeyi AMB olan, devletler tarafından resmen basılmış para), banka, bu paraya dayanarak 50 Avroluk kredi çıkarabiliyor. Bunun anlamı şu: Banka kendi işkembesinden, bilgisayar ekranında para yaratıyor... bu yumurtlanmış paranın özelliği, başka bir hesaptan alınMAmış olması. Yani bu para, başka birilerinin veya bankanın hesabından eksilmiş olmuyor, havadan üretilmiş oluyor... Bu önemli konu, birkaç aydır -nihayet!- büyük Avrupa basınında falan da konuşuluyor. Sonuçta para, -bugünkü haliyle- psikolojik bir "nesne" ve değeri de, esasen güven ile ilgili bir şey.
Şimdi Avrupa'da (ve Türkiye'de de kimbilir ne zaman) gündeme gelen/tartışılan konu, bütün bunlara bakarak, bu "Para" denen şeyin ne olduğu konusu!..
Para hakkında elbette eskiden de makaleler, kitaplar yazılmıştı. Ama para asla şimdiki boyutuyla konuşulmamıştı.
"Hiçlikten gelip, varolan birşey ortaya çıkarabilen para"nın "bir inanç meselesi" olduğu bile tartışılıyor artık... Terakki var!..
Konu bu boyutta tartışılmaya başlanınca ve tartışma gazetelere kadar düşünce, elbette entelektüeller arasından çıkıp halka daha kolay maloluyor ve yankı buluyor...
Şu anda Avrupa'da çoğunluğun derdi, "Paramız güvende mi?!" mecraında ilerliyor. ("Madem para havadan geliyormuş. E öyleyse bu işin işleyişini iyice düşünüp taşınalım herkese para basalım dertten kurtaralım veya neyse o yapalım" mecraında ilerlemiyor henüz!..)
Konuşulan önlemler, "biraz" ters istikamette. Mesela: "Şu merkez bankalarını nasıl devreden çıkarırız?!.." etrafında dönüyor.
Eğer merkez bankaları devreden çıkarılırsa, para devletten "özgür" olacak (-ki şimdi önemli ölçüde "özgür" zaten!..) Ama bunun çözüm olduğunu düşünen yok. Sadece geçici bir duygusallık meselesi. Yani bankalar "özgür" olurlarsa, bizzat para basacaklar!.. Burada tek güvence de "Sebest Piyasa" olacak... Olabilir mi?! Buna inananlar da az -ama paracıl aklın erdiği yer bu kadar. Bir arpa boyu!..
Bankalar para basma işini devletlerden ve Merkez Bankalarından devralabilirler mi... Neden olmasın?!.. O zaman sistem 20 yılda değil iki yılda çöker. Halbuki amaç sistemin hiç çökMEmesi ve bilinçli bir şekilde olumlu istikamette değiştirilmesidir -ki savaş/mavaş olmasın, insanlar birden korunmasız/güvencesiz/aç/açıkta kalmasın. Ve bu değişim büyük bir insani tecrübe olarak öğrenilsin, insanların DNA'larına kadar işlesin.
Şimdi paranın politika/devlet kontrolünden çıkarılması elbette olmayacak. En azından siyasi yapılar buna direneceklerdir ve kendi söz haklarını korumaya çalışacaklardır. Devletler bu büyük sistem resminin küçük bir parçası olmakla birlikte, ellerinde henüz yitirmedikleri önemli legitim yaptırım güçleri bulunmakta. Ve para denen şeyin ne olduğu konusu basın aracılığıyla açık bir şekilde konuşulur ve halkın arasına kadar inerse, bu, devletlerin olumlu değiştirici gücüne katkıda bulunacaktır. Çünkü asıl sorunların temelinde, bu bozuk "Paraya inanç" zihniyeti yatmaktadır ve insanlar hazır bulup içine doğdukları bu sistemin farkına varmıyor -tıpkı balıkların suyun ne olduğunu anlamaması gibi. Ama balık kıyıya yaklaşınca veya karaya vurunca suyun ne olduğunu öğrenmeye başlıyor ve şimdi öyle bir karaya vurma durumu yaşanmakta. Paranın nasıl bir şey olduğu konusu, entelektüel çevrelerden halka doğru iniyor ve bu çok iyi bir gelişme. Çünkü paranın esiri olmaktan kurtulup, parayı yeniden bir araç haline getirmek ve onu bugünkü haliyle hayatta tutan sosyo-psikolojik bozuklukları düzeltmek mümkün olabilecektir. Refah yaratan bu inançsal mekanizmayı, aradan parayı çıkararak veya paranın yapısını değiştirerek işletmeyi öğrenmek gerekiyor. O zaman, gene refah olabilir -hem de bu kez savaşsız/krizsiz ve gelecek korkusuz bir refah.