1. Sonun başlangıcı
Global krizin bundan sonrasına hazır olmak konusunda söylenebilecek ilk şey artık galiba şu: “Kemerlerizi bağlayın!..” Ama iyimserlik adına maalesef bu kadarıyla da yetinmemek gerek. Çünkü acil bir iniş sözkonusu!.. Yani dikkat çekilmesi gereken konu, pilotun tecrübesi, kapasitesi ve derinliğiyle ilgili. Pilot acemiyse, olay bir düşüşe/çakılmaya falan da dönüşebilir! Ülkelerin/halkların şimdi bunu çok iyi tartıp bu dönemin yöneticilerini ona göre belirlemesi gerekiyor. Ahbap/çavuş/yan/yandaş usulüyle seçilmiş rantiyeci vasat kadrolarla önümüzdeki dönemden geçmek kesinlikle mümkün değildir. İlhan Kesici, krizden bahsederken yeterince çarpıcı olabilmek için, “Bütün herkese ve özellikle sermaye sahiplerine sesleniyorum, hepiniz öleceksiniz” diyor. (29.11.08 tarihli Vatan gazetesi. Aktaran, Can Ataklı). Kulağa abartılı da gelse de yersiz değil. 2007'de başlayan ve 2008'de trilyonlarca Dolar harcanarak bir süreliğine durdurulan düşüş, 2009'da hızlanarak yeniden sürecek gibi görünüyor.
Artık, iyimser olmanın somut nedenleri üzerinde durmalıyız ve iyimserliğin sağlam temelini oluşturmak için çabalamalıyız. Krizin ilk aşamasında, Türkiye gibi sistem taşrasında pek algılanmayan (olumlu) önemli gelişmeler oldu. Mesela daha yaz aylarında insanlığın vicdanı bazı yazarların (Alex Rühle onlardan biri) dünya basınında yazdıkları üzere, 'O trilyon Dolarlarla firmaları/bankaları kurtarmaya kalkmak yerine, küresel ısınma durdurulabilirdi.' Hesap-kitap ortada -bu mümkündü. Şimdi daha yeni yeni (Aralık ayı ortasında), bu sözlere cidden kulak asılmaktadır ve ciddi uyanma belirtileri görülmektedir. Sevgili Alex ve diğer yazarlar etkili oluyorlar (ama girişimlerin henüz yetersiz olduğu da kesin. Çünkü sistemsel değişiklikler yapmak zorunluluğunu duymadan, -mesela sistem mutlaka “büyümek, daha çok üretip tüketmek zorunda” olduğu sürece- atmosferi kurtarmak, en hafif deyimiyle 'kolay değildir') Çabalar sürüyor. Öyle veya böyle başarı mutlaka gelecektir.
Oksijensiz yaşanabileceğini ama parasız yaşanamayacağını sanan ve buna din gibi inanan para/iş/tüketim bağımlısı modern zaman insanı, hayatının krizine girmek üzere. Bu krizden çıkacağı da şüpheli. (Çıktığında başka birşey olmuş olacak) Şimdi en önemli konu, gelecek korkusudur. Toplumu gelecek korkusundan kurtarmak için, parasız temel hizmetlerin -ülkenin en fakir bölgelerinden/kesimlerinden başlayarak- mutlaka örgütlenmesi gerekiyor. Ama ondan daha önemlisi, adamlığı mala/mülke/paraya/pula/amcaya/dayıya/partiye dayanan hoş ve de boş "muteber adam" şablonunun kesinlikle kırılması grekiyor. Sahicilik, inandırıcılık (ve bunları daha ileriki aşamada garanti altına alabilecek özelliklere sahip yeni para sistemi ve kurumlar) şimdi çok önemlidir -ileride daha az önemli olacaktır, çünkü yolsuzluğun maddi/manevi temeli tasfiye edilecektir. İlk aşamada 'parasız hizmetler' konusunda eski tecrübelerden, dünyadaki örneklerden öğrenmek gerekiyor. İnsanlar, ne olursa olsun sokakta aç/açık kalmayacaklarını, daha sonra da insan haysiyetine uygun bir yaşam sürebileceklerini bilmelidirler. Bunun sosyal barış için ne kadar önemli olduğunu anlamayanlar Yunanistan'a bakabilir. Gelecek korkusu, en küçük kıvılcımla olmadık yangınlar başlatabilir. Türkiye gibi sistemin kenar mahallelerinde temel insan ilişkileri çok daha az bozulduğundan, bu tip sorunların üstesinden gelmek daha kolay olabilir -yeter ki işin içine para ve yolsuzluk karıştırılmasın ve yolsuzlar en acımasız şekilde cezalandırılsın.
Bu kez kriz, konjonktürel krizlerden farklı -bir sistem krizi. Bu özelliğini gözden kaçırmadan, Şimdiye kadarki konjonktürel finans krizlerinin başlangıç tarihlerini tahmin etmek için Princeton Economics Institute’ta otuz yıllık bir çaba sonucu orijinal bir metod geliştiren Martin Armstrong'un gün şaşmayan tahminlerine bakılacak olursa, 2009 başından itibaren (3 Ocak?) büyük düşüş başlayabilir ve mütemadiyen 2011 (Şubatına?) kadar sürebilir. Eğer böyle olursa, bu çok uzun bir süre. Bu süre içinde yaşamsal önemde iki konu var. Birincisi: Kendi yağıyla kavrulabilen bir milli ekonomiyi yeniden canlandırmak ve çok sağlam bir temele oturtmak. Bu temel, “Büyüme” veya “ne kadar çok tüketiyorsan o kadar zenginsin” türünden kapitalist saçmalıklardan bağımsız olmak zorunda, çünkü har vurup harman savuracak dünya kalmadı. Artık hava da su da toprak da iktisatlı kullanılmak ve -daha önemlisi- değeri bilinmek zorunda. İkincisi: Dünyada ortalık çok karışırsa (bu ihtimal oldukça yüksek), Türkiye'nin etrafı ve yakın çevresi büyük bir savaş sahnesine dönüşürse Türkiye ne yapar. Güvenilir müttefikleriyle barış için nasıl daha efektif/aktif birlikler oluşturabilir ve barışı nasıl muhafaza edebilir. (Mesela Rusya, Doğu Avrupa ve Kafkaslarda önemli bir saldırgan savaş potansiyeli taşımaktadır. İran atom silahlarına sahip olduğu anda 17'inci yüzyıldan beri devam eden Türk-Fars dengesi İran lehine bozulur vs.) Bu konularda yalpalamayan, savaş tehlikesini de düşünen, tutarlı bir dış politika kurmak şimdi daha önemli.
2. Postkapitalist topluma doğru
Geçiş dönemi biraz sıkıntılı gibi görünse de, en kısa zamanda -yeni anlamda- kalıcı bir refah ve barış dönemine evrilebilir. Mütavazilik diye herkesin kıt kanaat yaşayacağı ve kuru/kültürsüz bir dönemin başlayacağını sanmak büyük aymazlık olur. Hayır. Kalıcı bir refah dönemi kurmak mümkündür ve kurulacaktır. Tabii bunun baş koşulu, kapitalizme has faizli para cinsinden kurtulmaktır. Bu konu, çok somut ve önemli bir konudur. Geçişin ilk aşamasında, (yani iyi/doğru olmanın sosyoekonomik temellerinin henüz inşa edilmediği bu dönemde) NEFS hakimiyeti, insani değerlere aktif bir şekilde sahip çıkıp yükseltmek çok önemlidir ve tam bir sınav teşkil etmektedir. Kalıcı refahı kurmak ise yeni para sistemiyle (ve onun neden olacağı yeni yaşam tarzıyla) alakalıdır. Yeni para sisteminin ilham alacağı iki temel örnekten en önemlisi, 10'uncu ve 13'üncü yüzyıllar arasında dünyanın çeşitli bölgelerinde çok sayıda yerel para biriminin yanyana varolduğu ve bu birimlerin sık sık geri çekilip yeniden piyasaya sürüldüğü, ve paranın kullanım bedeli diye birşeyin olduğu dönemlerdir. Bunun ne demek olduğu, bu dönemlerde ortaya çıkan yüksek yaşam kalitesinin, yüksek kültürün ve bunların sosyolojik nedenleri (ve daha sonra faizli para türünün yükselişiyle işlerin nasıl tersine dönüştüğünü, ikinci bölümde anlatmaya çalışacağız.
(devam edecek)