Yeni Çağ'a yeni parametreler (6)


Bütün devrimlerin kanıtladığı gerçek, birçok şeyin değiştiği halde insanın değişmediği midir? Yirminci Yüzyıl devrimlerinin en çok atıfta bulunduğu Karl Marx'ın bu fikri yanıltıcı mı, yoksa bir konunun değişmezlerini ifade ederken kullandığımız "Parametre" ile kastettiğimiz, insanın değişmez doğası mı?

   Tarihte belli gelişmelerin zincirleme sonuçları ile birlikte hemen her yerde yaşanan değişimleri eskiden "devrimler çağı" diye yorumlamak adettendi, tabii ki devrimlerin bilincinde olan ve hatta devrimler yapmak adına yola çıkan çevreler için böyleydi. 19'uncu Yüzyıl başından itibaren iyice görünür olan madde odaklı yeni uygarlık, eskisinden çok farklıydı, Dünyayı da ona göre şekillendirdi. Bir zaman sonra Demokrasi kurmak için devrim yapmak gibi bir durum pek görülmeyen bir şey olduğu halde, yeni bir yaşam tarzı kurarak gerçek bir devrimi insanlığa benimsetmek ve sahici yenilikleri hayata geçirebilmek için demokrasiler, önemli bir gereklilik. Günümüzün iklimler krizi eşiğindeki Dünyasında, insanların yaşam tarzları sonucunda kirlettikleri iklimler, bozulan ekonomiler ile zaman içinde kendilerine dolaylı olarak devrim gibi gelişmelerle dayattıkları yeni bir yaşam biçimini benimsemeleri, doğalarına pekâlâ uygun. Eski yaşam ve yönetim biçimlerinin gidip yenilerinin geleceği dönemi, pandemiyle birlikte nitel bir kırılmayı temsil eden 2020 yılıyla başlatıyoruz.

   Geçtiğimiz dönemin temel özelliği, herşeyin maddeci bir yararcılık üzerinden kalitesine göre değil nicel çokluğuna, yani sayılarla ölçülebilirliğine göre "değerlendirilmesi" idi. Nicelliğin nitelik sayıldığı bir dönemdi. Nicel mülkiyete tamah eden, çokluğu yükselten, sayılarla ölçülemeyen sevgi, aşk gibi konuları "hayatın maddi gerçekleri"ne uydurup içini boşaltan radikal maddecilik devri, yeni bir çağda tahtını başka bir anafikre teslim etmeye hazırlanıyor ve biz buna Parametre değişikliği diyoruz.

   Eski yaşam biçiminin insanları yalnızlaştırdığı, toplumları giderek atomlarına yani bireylerine indirgediği, maddesel ifade biçimleri sonucu uzmanlaşmaların artarak bütüne bakışın yitirildiğinden bahsederken, konunun aynı zamanda "anlam yitimi"ni içerdiğini de anlıyoruz. Anlam, insanları birleştirici sosyal özelliklere sahiptir ve yeni çağın getireceği anlamdaşlık, yaşamdaşlık, ortaklaşma, bir önceki madde odaklı Dünyadan farklı bir sosyal mantalite üretecektir. Yoğun veri akımı sonucu birbirinden çok farklı değerlendirilen gerçeklerin anlam ile şekillenip toplumsallaşacağı, anlamın akıldan daha önemli sayılacağı bir dönem. Kuantum fiziğinin gözlemci bakış açısına özel anlam yükleyen ama bu yaklaşım tarzının bir türlü günlük hayatın pratiğinde ifade buldurulamadığı pandemi öncesi dönemin aşılması sürpriz değil. 

   Yeni paradigmanın dayattığı bazı konulara şimdiden aşina olunduğu da bir gerçek. Rekabet yerine birlikte hareket etmek ve ürün pazarlamak yerine ortak ağlar kurmak ve paylaşmak, aynı göz hizasında konuşmak ve eşitlik, yeni parametrelerin ifadesi. Toplumun kendini ifade biçimi olmaktan çıkıp bir piyasa ürünü haline gelen kültür de, insanın doğasına daha uygun bir hale gelmeye aday.

   Herşeyi düalizm çerçevesinde değerlendiren, kutuplaştıran ataerkil mantalite yerine, çatışmayıp birbirini tamamlayan koruyucu yaratıcı çoklu yapıların yükselişi, Türkiye'de de anlaşılıyor ve Yeni'nin kendini ve Dünyayı nasıl şekillendirmeye başladığı, dişi değerlerin nasıl önem kazandığı daha net görülüyor. Eski ideolojiler de, içinde doğdukları yaşam biçimleri ile birlikte değişiyor ve bazıları etkin hayata veda ediyor, mesela İslamcılık bunlardan biri. Yeni Çağa göre değişerek yeni bir şekil ve anlam kazanan ideolojilere, adının ve klasik tanımının değişmekte olduğu Sol ideolojileri sayabiliriz. Komünizm/sosyalizm'in yerini, adına Türkçe "Müşterekleşme" de diyebileceğimiz "Komonizm"in geçmesi, bol üretimden ziyade orijinalliğin, yaratıcılığın önem kazanması kuvvetle muhtemel. 

   Zor zamanlarda dayanışmayle birlikte toplum yararı ön plana çıkar, bu da Sol'un yeni bir şekilde, zamana uygun yeni bir yorumuyla yeniden yükseleceğini ve geleceğin siyasetinde temel paradigmalardan biri olacağını gösterir.