Atelier IX “Ava’s dream”



 “Ava’s dream”

 

I.


 

Bu hikaye bir film olsaydı Robert baş rolü oynamak istemez, yan rollerden birini tercih ederdi. Ya da önce Hayır der, tek telini bile kaybetmediği saçlarını kemik tarağıyla geriye doğru tararken hala yakışıklı bir aktör olduğunu söyleyen sessiz sözsüz net bakışlarıyla iç aynasında kendini süzmekle yetinirdi. Kandini yakışıklı biri olarak düşünmeyi, karısı Vivian'ın çıra kokulu meditasyon pratiğinden kopya çekmişti. Robert, senaryosu film çekilirken yazılan, sonunun nasıl biteceği belli olmayan doğaçlama maceralara atılmak için şöyle bir yirmi yıl daha genç olması gerektiğini hisseder ama bunu kendine asla itiraf etmez. Kendini iyi hissetmek adına hangi düşünceleri sözlere dökmekten kaçınmak gerektiğini yaşayarak öğrenmiş bir aktörün, moralini yüksek tutmak adına, yaşlılığın ne hissine ne de aklından geçebilecek sözlü ifadesine tahammülü vardır. Altmış yaşına bastığından beri, onu her bakımdan yorabilecek, onun deyimiyle Hayatını tehlikeye atabilecek, yani onu sette ve beyaz perdede rezil edebilecek işlerden kaçınıyor. Sallanmadan kaç bardak viskiye dayanabildiğini de sessiz sedasız saptamış durumda. Eskiden gözünün yaşına bakmaz, devrildiği yerde kalmasına aldırmazdı. En fazla iki buzlu sek Skotch veya üç bardak kırmızı şarap. Ölçü şimdilik bu. Hintli gurusunun izinden giden ve Karma'ya, reinkarnasyona inanan Vivian'ın papağan gibi tekrarlayıp durduğu üzere, Aşırılıklardan kaçınmalıdır. Aşırılık, yaşlılığı çağrıştırmayan tarafından steril sözcüklerden sayıldığından, dostlar arasında da rahatlıkla kullanılabilir. Vivian, daima kısa kestirdiği saçları ve bal renginin tonlarında gezinen rahat giysileriyle modern zaman budistleri ve hinduları karışımı bir yerde, evlerinin salonunda yer minderine oturduğunda herkes biryerlere defolmalı ve ses çıkarmamalıdır. O meditasyon yaparken Robert günlük koşusunu tamamlamak üzere koruda adım sayar. Sağlıklı bir yaşam mı mutluluğun temelidir, yoksa meditasyon ürünü mutluluk mu sağlığın garantisidir. Robert'in karısıyla hiç tartışmadan sadece dinleyip kafa sallayarak kavgasız gürültüsüz hayatını borçlu olduğu yanıtsız sorulardandır.

   Robert, arada sırada çıktığı Ginseng reklamlarında canlandırdığı iktidarlı olgun erkek rolünden memnun. Reklam işleri dışında yıllardır adam gibi bir tek film teklifi bile almamış olmasına aldırmaz görünen tevekküllü bilge adam rolünü de çok iyi oynuyor. Rol olduğu anlaşılsa, bu performans her ödülü alırdı. Büyük bir otelden gelen, müşterilere animasyon yapmak teklifini, sahne teklifi değil diyerek reddetti, hem de ihtiyacı olan o paraya ve bedava tatil önerisine rağmen. Vivian aileden zengin olduğundan Robert’in paraya ihtiyacı yok, sadece yeniden tanınmaya ve sevdiklerinin saygısını tazelemeye ihtiyacı var.

   Rudi, çalıştığı gazetenin en üst katındaki bürosundan emekliye ayrılmadan önce, şehrin nerdeyse tamamına hakim terastan baktığında, ünlü rejisörlerin ve oyuncuların şehrin neresinde oturduklarını görebilen iyi bir köşe yazarı ve gönüllü sinema eleştirmeniydi. Kariyerine nokta koyduktan sonra bir süre uzun tatil modunda Akdeniz sahillerinde sürttü ve can sıkıntısından nihayet 1950'li yılların sineması hakkında bir kitap yazmaya karar verdi. Bahaneyle yeniden bir sürü sinemacıyla konuştu, arşivlerde dolaştı, ünlü yıldız Ava Gardner'i iyi tanıyan yaşlı bir adamla yaptığı söyleşide, adamın ona anlattıklarını henüz kimsenin yazmadığını anladı. Kitabı yazmaya Ava Gardner sayesinde başladı. Ava'nın yeri bir başkadır Robert'in gözünde, bunu yakın dostları da bilirler. Rudi, kitabı yazmaya başlayınca, düzenli olarak çıktığı Güneydoğu Asya ve Afrika seyahatlerine son verdi. Aşina olduğu Avrupa rahatlığına teslim oldu. Robert'e ilaç gibi gelen daha radikal gerekçeleri var. Gazete yazısına asla dökmediği dost sohbetleri arasında ifade ettiği üzere günümüz sinemasını ciddiye almak, zaten film sanatına ihanettir. Onca yıllık reklamcılık kariyerinin ardından nihayet hayalini kurduğu filmi çekebilecek kadar yaşayıp yaşayamayacağından emin olamadıkları Tony için haddini aşan bir tesbit. Geçirdiği trafik kazasından sonra uzun bir fizik tedavi süreci sonunda baston yardımıyla yürüyen Tony, hala iyi bir senaryo fikri arayışında. Bir gün Rudi'nin o senaryoyu yazıp önüne koyacağına, hayırsız oğlunun da kıçını kaldırıp onun filmi için seferber olacağına çocuk gibi inanıyor. Robert de belki yeniden bir başrol kapmak hayallerini terketmemiştir de o filmde oynar. Rudi gibi kel kafalı şişman bir masabaşı cengaveri, o şekilsiz görüntüsüyle para kazanmak düşüncesine asla sahip olmamıştır. Hayal gücü eksiklerini tamamlar ve dostlar arasında başarısız sayılmamak için iyi bir gerekçe sunar. Tony bu sınıflandırmalara pek katılmaz ama onun Rudi'ye itiraz ettiği görülmemiştir.

   Sinema sanatına ihanet sayılabilecek filmlerde oynanmaması gerektiği lafazanlığı, üç kişi arasında çok iyi anlaşılabilir bir şeydir, ta ki sahiden küçük bir mucize olup göze batan bir rol alınıncaya, filmi finanse edecek biri bulununcaya kadar. O zaman Rudi bile fikrini değiştirecek, senaryoyu yazmak için masasının başına geçecek ve bunun için mutlaka yeni mantıklı gerekçeler yumurtlayacaktır. Her konuda hemfikir olunamayacağını, fikirlerle zikirlerin rahatlıkla değişebildiğini, dostluklarının buna rağmen can ciğer kuzu sarması sürdürülebildiği, üçünün de bildiği konulardandır.

   Yüksek gururu, aldığı yüksek emekli maaşının sağladığı rahat hayat koşullarına dayanan Rudi'nin yazılarında görülmeyen radikalliğini arkadaşları arasında dilediğince yaşayabilmesi, Tony ve Robert'in toleransı sayesinde. Düşünmek ve bildikleri arasında yeni bağlar kurmak işini Rudi'ye bırakmak, Tony'nin çocukluğundan beri benimsediği tembelliklerindendir. Ne de olsa onu koruyup kollayan iki arkadaşı vardır. Mükemmelliyetçiliğin yalnızlık gerektirdiği bir dünyada sadece Rudi, yalnızlığa dayanıklıdır. Karısını erken kaybetmesine rağmen bir daha evlenmedi. Buradan ürettiği, karısına sadık erkek tiplemesinin gerçekle alakasız bir şehir efsanesi olduğunu okurları bilmez. Rudi'nin erkenden saçsız kalmasını fazla düşünmesine bağlayan Tony'nin bu konuya yaklaşımı, işlerin düzgün yürümesini sağlamakla sınırlıdır ve yalnızlık içermez. O hep evindeki kış bahçesi veya reklam ajansına vakitli vakitsiz damlayarak oğlunu sinirlendirmekle meşgul. Geçirdiği trafik kazasından sonra reklam şirketini devrettiği oğlu Max, Tony'nin arada sırada depreşen saçma sapan film projelerine artık kulak asmadığından, yeni senaryoların birkaç dakikalık sinopsisleri, üç kişilik sohbetlerin ancak mecburen katlanılan sıkıcı kısmını teşkil ediyor. Büyük paralar bağlamadan kısa reklam videolarıyla iyi iş yapmak varken, Max, ne idiği belirsiz film projelerle neden uğraşsın. Tabii Tony'yi buna ikna etmeyi kimse düşünemez. Zira hayat mantıklı değildir ve bu hayatta insanın başına ne geleceği hiç belli olmaz. Sürprizlere her zaman açık kapı bırakmalıdır. Tony kaza geçirdiğinden beri bu lafı, şerh niyetine arada düşer oldu Rudi'nin keskin fikirlerinin dibine. Hayatlar tıkandıysa, imdada tesadüfler yetişir ve tesadüflerin nereye kadar tesadüf, nereden sonra gerçek yaşanmışlıkların bir devamı olduğu gibi konular da Vivian'dan sorulur.

   Meditasyondan yeni kalkmış dingin haliyle Vivian, olaylara mistik açıdan yaklaştığına dikkat çekerek, yüce izahatlarla, rasyonel ortamlara masalsı anlamlar yükler. Böyle şeylere pek inanmıyor görünseler de, sinemanın büyülü dünyasında nefes almayı sürdüren üç arkadaşın, o hayatın dışındaki bir yerden konuşan Vivian'a kulak kabartmamaları mümkün değildir. Genç kızlara taş çıkartacak düzgün bir fiziğe sahip Vivian'ın yorumlarını ya kendisinden ya da Robert'den duymak hoşlarına gider. Robert, rasyonel dünyaya uymayan fikirlerini Vivian'a atfederek ortaya saçmayı sever ve kendine ait saymadığı fikirleri, yeniden toplamaya da tenezzül etmez. Vivian onun bu hallerine alışıktır, Robert'in sadece aykırı laflarını değil, oturma odasının ortasında bıraktığı çoraplarını da toplar. Budist görev bilinci ve annesinden kalma eski usul kadınlık, bunu gerektirir.

   Reklam şirketinin üst katındaki özel sinema salonunun ışıkları söner sönmez arkasına yaslanan Robert, perdede ilk görüntülerden önceki Karanlıkta, kendi kendine konuşur gibi, “Karma, bildiğimiz ödül ve ceza gibi bir şey değil, insanın kendi hareketleri ve düşüncelerinin etkisi sonucu yaşadığı tepkiler prensibi” dedi.

   Tony, “Bunu Vivian mı söyledi?” diye sordu.

   Robert, dal gibi ince uzun Tony'nin bembeyaz saçlarının karanlıkta ne kadar net göründüğüne yeniden şaşırmaya zaman bulamadan ve Tony’nin sorusunu hemen yanıtlamaya gerek duymadan film başladı.

   “Vivian, insanın diğer canlılardan farkının, Karma’sını dilediği gibi yönlendirebilmesi olduğunu söylüyor.”

   Filmin ışıkları, Rudi'nin pürüzsüz kel kafasında parladı ve Robert'e, “İyi bir tanım” dedi. “Vivian artık konuşmakla yetinmeyip bu konularda bir şeyler yazmalı.”

   Robert, gözlerini perdeden ayırmadan, “Yazmayı düşünmüyor ama arkadaşı olan kadınları toplayıp böyle şeyleri konuşmayı seviyor” dedi.

   Perdede koyu yeşil fonda sarı ile Twentieth Century-Fox, sonra Gregory Peck yazısı göründü. Ürkütücü Afrika öküzü, sol alt köşedeydi. Sonra bir antilop resmi ve Susan Hayvard'ın adı. Ve nihayet üçüncü sırada Ava Gardner'in adının bir boğa güreşçisi resmiyle göründüğünü ezbere biliyorlardı. Klimanjaro'nun karları filmini ilk kez seyretmiyorlardı. Tony hariç ikisi de, Ernest Hemingway'ın aynı adlı romanını okumuşlardı. Yazarın ve filmin adı, Ava'dan sonra geliyordu. Ava Gardner’a “Ava” diyorlardı. Hakkında özel anılara sahip olunan, hayranlık duyulan ve lafı geçince daima kulak kabarttıkları bir artist, ne de olsa aileden biri sayılırdı Ava.

 

(…)